top of page

ERTELEMENİN ÜSTESİNDEN GELMEK

Elinizdeki işi hemen yapanlardan mısınız yoksa yumurtanın kapıya dayanmasını bekleyenlerden mi?



İşin içeriğine, yapısına ve o anki koşullara göre değişkenlik gösterebilecek onlarca senaryo varken bu soruya kesin cevap vermek biraz zor gibi.

Beynimizin zor şartlarda, sıkışık durumlarda ve sınırlı bir zamanda daha yaratıcı ve daha üretken olduğunu kanıtlayan pek çok sinirbilim çalışması mevcut. Daha fazla yaratıcılık gerektiren işleri sona bırakmamızda pek sakınca yok diyor bilim insanları.

Pek çok eğitimde ve atölye çalışmasında yaptıracağım yeni uygulamaların ya da oynatacağım oyunların o günün sabahında duş alırken aklıma gelmesi ve banyodan ‘evraka’ diye çıkmam sanırım buna iyi bir örnek olacaktır.


Tabi her işimizi son ana bırakarak başarılı olmayı beklemek pek mümkün olmayabilir. Aynı eğitimin ya da atölye çalışmasının akışını ve provasını son ana bırakmak pek akıllıca gelmiyor kulağa. Mesele hangi işleri son ana bırakabileceğimizi doğru kestirebilmekte. Biraz tecrübe biraz da öngörü bunun için yeterli olabilir


Severek, isteyerek ve hevesle yapacağımız işlerle bizi mutsuz eden, zorlayan ve sıkan işleri birbirinden ayırıp istemediklerimizi yapmama lüksümüz varsa şanslı azınlıktanız demektir. Ancak böyle bir ihtimal yoksa yani bütün işler yapılması gerekiyorsa o zaman erteleme seçeneğinin sonuçları bizi mutsuz edebilir.


Standford üniversitesinin Marshmelow deneyi bize burada da yol gösterecektir. Gelecekte elde edeceğimiz ödül (hedeflerimiz, hayallerimiz) ile şu anın hazzı arasında bir tercih yapılmasını isteyen ve bu hazzı erteleyenlerin hayatlarında görece daha mutlu olduğunu ortaya çıkaran bu bilimsel çalışmanın prensibiyle aslında aynı dinamik var erteleme meselesinin altında. O anda sevmediğimiz bir işi yapmak yerine bizi mutlu edecek başka bir şeyle meşgul olma hazzı arasında bir tercih yapıyoruz elimizdeki işi ertelerken.


Günümüz iş dünyasının asıl meselelerinden biri olmasa da iş hayatının içindeki bizler için önemli bir zaman yönetememe engeli olan erteleme (procrastination) günümüz modern toplumunda sıkça görülen psikolojik bir rahatsızlıktır. Literatürde günümüzün bir hastalığı olarak tanımlansa da oldukça hatırı sayılır bir geçmişe sahip erteleme hastalığı.


Rus yazar Ivan Aleksandroviç Gonçarov’un başyapıtı Oblomov’da karşımıza bir varoluş trajedisi olarak çıkıyor bu mesele. Kitabın baş kahramanı İlya İliç Oblomov, bize sürekli düşünen ancak bir türlü harekete ve eyleme geçmeyen, her daim yeni projeler üreten ama bunları bir türlü hayata geçiremeyen karakteristik özellikleriyle günümüz modern insanından kesitler sunuyor ve literatüre Oblomovluk kavramını sokuyor Gançarov bu eseriyle.


Atalet halinde olma, üşengeçlik durumu ve sürekli bahaneler yaratarak kendimize kaçış yolları bularak yapılması gereken görevleri ve işleri erteleme durumu olarak tanımlanabilecek bu tutumdan kurtulabilmek için çok ciddi bir zihinsel dönüşüme ihtiyacımız olacağı kesin.


Planladığımız, yapacağımızı başkalarına taahhüt ettiğimiz ve hatta kendimize söz verdiğimiz ‘şey’leri erteleme sebebimiz o şeyi yapma; arzu, heves ve irademizin eksik olmasından kaynaklanıyor. Yani aslında gerçekten de onu yapmayı istemiyor oluşumuz ve onu yapmaya niyetlendiğimizde onu yapmak yerine onun yerine koyacağımız öteki ‘şey’in bize daha cazip gelmesi her şeyi alt üst ediyor.


Beynimize yeni gelen bir veri eğer daha önce işlenmediyse ya da beynimize bizi heyecanlandıracak hormonları salgılatmıyorsa o zaman en tembel organımız olan beynimiz bu veriyi frontal cortexte işlemekte güçlük çekiyor ve bu durum bizi yoruyor ve zorluyor. Böylece fabrika ayarlarımıza yani konfor alanına dönüp bize haz veren tembellik modumuza geçiş yapıyoruz.


Sonrası; yumurtanın kapıya gelip dayanması...









Murat Gümüş

46 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

תגובות


bottom of page